Esas oğlanımızın adı Hayri’dir ve tüm olaylar Hayri’nin
başından geçmektedir. Bu keder ve gam dolu hikayeyi ise hayatının her anında
Hayri’nin yanında olan ve tüm işini gücünü bırakıp Hayri’nin ne yaptığını,
başından neler geçtiğini, ne düşündüğünü, neler söylediğini yazan Hayri’ye çok
ama çok yakın birisinin not defterinin elime geçmesi ile birlikte aktarıyorum. Aynen
şunlar yazıyor;
Hayri 26 yaşında, civa gibi bir delikanlıdır. Hayatı herkes
kadar normal bir şekilde geçmektedir. Herkesin olduğu gibi elbette Hayri’nin de
bazen bir takım sorunları oluyordu. Bunların en başında Hayri’ye göre sınavlar
geliyordu. Sınavları hiçbir zaman sevmedi ve hayatı boyunca girdiği tüm
sınavları kaybetti. Bu gelenek (Hayri bir süre sonra sınavları geçememesini
kendince gelenek haline getirmiş kaldığı her sınavdan sonra ellerini havaya
kaldırarak gelenek bozulmadı diye bağırarak stres atmaya çalışırdı) Hayri henüz
10 yaşındayken başladı. Girdiği ilk sınav olan bursluluk sınavını kaybetti.
Daha sonra bu sınava yenileri eklendi: oks, polis koleji, askeri lise, harp
okulları, üniversite, ehliyet vs. vs. Bir süre sonra her genç gibi Hayri de
hayatın kendisine acımasızca davrandığını söyleyip isyan ve öfke kusmaya
başladı. Hayri kendi kendine bu olayı takıntı haline getirmişti ve bir gün hiç
beklemediği bir anda öldü. Hayri’nin son sözleri kendisine çarpan şoföre şunlar
olmuştu: “seni ehliyet sınavından geçirenin ta …” ta’dan sonrasını getiremeden
hayata gözlerini yumdu.
Hayri, benim birlikte vakit geçirdiğim tek insandı Hayri
ölünce bende onunla ölmüş oldum. Diğer dünyaya gittiğimiz zaman bizi kimin
karşıladığını az çok tahmin edebilirsiniz. Ben büyülenmiş ve olanlara
inanamıyordum Hayri ise hala öfkeliydi ve karşısında durduğumuz o anda sanki
Hayri ölmemiş gibi hayatına devam edebiliyordu. Hayri en nihayetinde bir insandı
ve her insan gibi onunda yaşadığı hayatta kusurları vardı bunu o da biliyordu.
Artık öldüğüne göre yaptığı hatalarının bedelini ödemesi gerektiğini söylenince
artık Hayri’yi ben bile tanıyamaz olmuştum 26 yılın en büyük isyanını o anda
kusmaya başladı. Sanırım Hayri ona verilen (ki açıkçası çokta uzun olmayan bir
süre) cezayı kabul etmiyor sanki bu işi de bir sınavmış gibi değerlendirip buna
göre davranıyordu ve yine bir sınavı geçememiş gözü ile bakıyordu. Şahit
olduğum manzara tam olarak şunlar:
Hayri ellerine havaya kaldırarak bağırmaya
başladı;
“İşte bu be işte bu gelenek bozulmadan devam ediyor
yaşasın!”
“Pardon anlamadım?”
“Gelenek diyorum gelenek! Yine her zamanki gibi devam ediyor
çizgimden hiç şaşmadan yolumdayım seriye bağladım!”
“Galiba biraz heyecanlandın.”
“Yoo hayır ne heyecanlanması canım artık bu başıma gelen bir
milyonuncu hadise bunun heyecanı kalmadı.”
“İyi misin?”
“Hmm bir düşüneyim ee evet hatta şahaneyim yine beceremedim
yine kaldım yani evet tam benim yapacağım bir şeye benziyor o yüzden evet
iyiyim.”
“Haa anladım hayattaki sınavlarından bahsediyorsun anlıyorum
ama oysaki sınavlarda ki başarısızlığın senin sınavındı biz seni böyle test
ettik Hayri.”
“Nasıl yani anlamadım?”
“Herkesin hayatında maruz kaldığı bir sınav vardır kimisini parayla
kimisini parasızlıkla test ederiz senide sınavlardaki başarısızlığınla test
ettik bu kadar.”
“Özür dilerim ama yine anlamadım.” (Hayri burada bana çok
sinirli gözüktü)
“Sınavlardan kalmana şaşmalı cidden nesini anlamadın yahu
senin sınavın, sınavlardan başarısızlıktı seni böyle sınadık bakalım her
başarısızlıktan sonra ne yapacaksın kendini kontrol edebilecek mi dedik.”
“Ama birazdan cehenneme gideceğim.”
“Evet.”
“Yani yanlış anlamadıysam şöyle siz beni sınavlarda
başarısız olmam ile ilgili bir testte soktunuz değil mi?”
“Kesinlikle.”
“Ve ben hayatım boyunca girdiğim tüm sınavlardan sıfır
çektim?”
“Yani inan bu kadarını biz bile beklemiyorduk ama aynen
hepsinden sıfır çektin.”
“Yani aslında başarısızlığım benim başarım oldu yani aslında
en önemli sınavı diğer sınavlardan kalarak vermiş oldum öyle değil mi?”
“Bir bakıma evet.”
“O zaman niye beni cehenneme gönderiyorsun? En büyük sınavı
geçmedim mi? Yani istediğinizi yapmadım mı? Daha ne yapmam gerekiyordu sağlık
ocağının yaptığı kan testinden de mi kalsaydım?”
“Şeyy yani… E peki
diğer yaptıkların ne olacak?”
“Nasıl büyük sınavın yanında bir de onlar sayılıyor mu?”
“Tabii bir nevi quiz gibi düşün onları.”
“Yani büyük sınavı vermem tek başına yeterli olmuyor öyle
mi?”
“Ne yaparsın hayat işte her anı bir sınav eheh.”
“O zaman büyük sınavın ne önemi var? Farkında mısın
bilmiyorum ama kim milyoner olmak isterden de elendim bari büyük sınavın bir
önemi yok en azından onu geçmeme izin verseydin 3-5 bir şeyler alırdım.”
“Evet kim milyoner olmak isterde bir an ben bile şüpheye
düşer gibi oldum ama sonundan çizginden çıkmayarak sana olan güvenimizi
pekiştirdin.”
“Ve şimdi cehenneme gidiyorum.”
“Maalesef evlat.”
“Hayatımın sınavını verdim ama yine de cehennem.”
“Orayı yapmak için çok uğraştık hadi ama en azından bi gör.”
“Tamam,tamam nasıl istersen gidip orayı göreceğim madem
uğraştınız gidip göreceğim. Kabul, kabul ediyorum.”
“Yalnız son olarak seni bir sınava sokacağız ardından da
kısa bir mülakatımız olacak ona göre ya birinci yada ikinci katta ağırlayacağız
seni.”
“Tabii ne demek hemen yanımda 2hb yumuşak uçlu kalemim ve
tersten okunmuş şekerlerim var hemen yapalım.”
Hayri’nin hayatının yazılı olduğu bu not defteri sırt
çantamın arka gözünden çıktı. Oraya nasıl ve ne ara girdi hiçbir fikrim yok.
SÖVGÜLERLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder